Türkçenin İlk Sözlük Bilimcisi Leksikografi Kimdir? Bir Tartışma
Türkçenin ilk sözlük bilimcisi kimdir? Bu soruya verilen yanıt, çoğu zaman tek bir isme indirgenmeye çalışılmaktadır, ancak bu bakış açısı ne kadar doğru? Leksikografi, yani dilbilimsel anlamda sözlük yazma bilimi, Türkçede oldukça köklü bir geçmişe sahiptir. Ancak bu alanın gerçek anlamda ilk “bilimsel” temellerinin atılmasında çoğu zaman görmezden gelinen ya da hakkı yeterince teslim edilmeyen bir eksiklik söz konusu. Türkçenin ilk sözlük bilimcisinin kim olduğunu tartışırken, bu alandaki zayıf yönleri ve eksiklikleri de gözler önüne sermek gerekiyor.
Leksikografi: Dilin Sözlükleşmesi
Türkçenin ilk sözlük bilimcisi olarak adlandırılan figürler genellikle Divanü Lügati’t-Türk’ün yazarı Kaşgarlı Mahmud ile ilişkilendirilir. Ancak Kaşgarlı Mahmud’un yaptığı, bir sözlükten çok, Türk dilinin zenginliğini ortaya koymaya yönelik bir derleme işidir. Leksikografi dediğimiz şey, dilin kelimelerini ve anlamlarını sistematik bir biçimde, bilimsel kriterlere göre düzenlemeyi gerektirir. Kaşgarlı Mahmud, dilin zenginliğini aktarırken daha çok örneklerle ve anlatımlar üzerinden gitmiş, tam anlamıyla bir “bilimsel sözlük” değil, daha çok bir dil rehberi ortaya koymuştur. Oysa bugünkü anlamda “sözlük” oluşturmak çok daha teknik ve titiz bir çalışmayı gerektirir.
Bir başka örnek de 19. yüzyılın sonlarına doğru yazılmaya başlanan “Türkçe Sözlük”le ilgilidir. Bu eser, Türk dilinin modernleşme çabalarının bir parçası olarak doğmuş ve nihayetinde Türk dilinin zenginliğini, dilbilgisel yapısını daha detaylı bir şekilde sunmaya başlamıştır. Ancak yine de bu çalışmalar da bazen yüzeysel kalmış, özellikle de Türk dilinin çağdaş anlam dünyasını yansıtma konusunda eksik kalmıştır.
Türkçe Sözlük Çalışmalarının Zayıf Yönleri
Türkçenin ilk sözlük bilimcilerinin eserleri elbette ki önemli bir tarihi değere sahiptir. Ancak söz konusu çalışmalar, genellikle dilin “gerçek” anlam dünyasına dair eksiklikler taşır. Özellikle, dilin dinamik yapısının ve evriminin göz ardı edilmesi, bu alandaki çalışmaların güçlü yanlarını zayıflatmaktadır. Kaşgarlı Mahmud’un eserinde, kelimelerin anlamları genellikle tarihsel bağlamda verilmiştir, ancak çağdaş kullanım ve anlamlar üzerine daha derinlemesine bir inceleme yapılmamıştır. Bu, Leksikografi biliminde bir eksiklik olarak değerlendirilebilir.
Türk dilindeki kelimelerin kökenlerine inmeye çalışmak, elbette önemli bir çaba olsa da, dilin zaman içinde nasıl evrildiğini gözlemlemek çok daha kritik bir adımdır. Sözlükler yalnızca kelimeleri tanımlamakla kalmamalı, aynı zamanda kelimelerin toplumsal, kültürel ve tarihsel bağlamlarını da aktarmalıdır. Bu bağlamda, Türkçenin ilk sözlük bilimcilerinin eserleri, toplumsal ve kültürel bağlamları yeterince derinlemesine incelememiştir.
Leksikografi ve Toplumsal Değişim
Türkçe, toplumsal ve kültürel evrime paralel olarak sürekli bir değişim içindedir. Bu nedenle, Türkçenin ilk sözlük bilimcilerinin çalışmalarında da eleştirilmesi gereken önemli bir nokta vardır: Zamanla değişen anlamlar ve yeni kelimelerin dâhil edilmesi konusunda yeterli bir çaba gösterilmemiştir. Türkçenin ilk sözlüklerini yazanların dönemin gereksinimlerine odaklandığı ve dilin gelecekteki evrimini göz ardı ettiği düşünülebilir. Bu, Türkçe sözlük çalışmalarını bugünkü modern anlayışla değerlendirdiğimizde oldukça dar bir perspektif olarak kalmaktadır.
Yeni Nesil Leksikografi: Eski Eserlere Yeniden Bakmak
Günümüz leksikografisi, dilin kullanımını çok daha detaylı ve çağdaş bir biçimde ele almaktadır. Ancak burada dikkate alınması gereken bir başka önemli soru şudur: Eski eserler, bugünkü anlamlandırma süreçlerine ne kadar katkı sağlayabilir? Bu noktada, eski eserlerin modern Leksikografi ile karşılaştırılması ve üzerine yeniden düşünülmesi gerektiği ortaya çıkıyor. O zaman, belki de Kaşgarlı Mahmud gibi isimlerin “ilk sözlük bilimcisi” olarak kabul edilmesi, daha çok kültürel bir bakış açısıyla ele alınabilir.
Tartışma Başlatan Sorular
Peki, Türkçenin ilk sözlük bilimcisi olarak Kaşgarlı Mahmud’un yerini tam olarak doldurabilir miyiz? Sözlük oluşturmak sadece kelimelerin anlamını listelemek midir, yoksa anlamları çağdaş toplumsal gerçekliklerle de uyumlu bir şekilde ele almak gerekmez mi? Türkçe sözlüklerde toplumsal değişimin izlerinin daha fazla yer alması gerektiğini düşünüyor musunuz? Yorumlarınızı bekliyorum!